Öksürükotu, Latincede öksürük önleyici anlamına gelen “Tussilago farfara” ismiyle adlandırılan bir papatyagiller familyasındandır. Adından da anlaşılacağı üzere öksürüğü önlediğinden halk arasında bu ismi almıştır. Bazı yörelerde farfara otu, kavalak, sulandıkotu ve devetabanı olarak da bilinir. Çiçeklerini yapraklarından önce açan nadir bitkilerden biridir.
Öksürükotunun anavatanı Avrupa ve Asya’nın muhtelif yerleridir. Ülkemizde Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde doğal koşullarda yetişir. Bitki çoğunlukla yol kenarlarını ve sahil kenarlarını sever. İstilacıdır. Bulunduğu toprakta hızla yayılım gösterir. Hemen hemen kokusuz ve acımtırak lezzettedir. İlkbaharda bal arılarının ilk gıdasıdır.
Son yıllarda adını sıklıkla duymamızla beraber öksürükotunun kullanımı çok çok eski tarihlere kadar dayanır. Antik çağda şifa amaçlı kullanılmış bitki türleri arasında önemli bir yer tutar. Anadolu’da hüküm süren Hitit’ler başta olmak üzere, Bazı kültürlerde bitkinin sapları yemek olarak da tüketilmektedir. Çorbalarda ve her tür salatada maydanoz yerine kullanılabilir.
Öksürükotu bitkisinden; öksürükotu çayı, öksürükotu tentürü üretilir. Ayrıca içeriğindeki müsilaj zenginliğiyle çok çeşitli ilaçların muhteviyatına girmiştir.
Öksürükotu tedavi amaçlı olarak mutlaka bir uzman denetiminde kullanılmalıdır.
Uygun şartlarda kurutulan öksürükotu, ağzı kapalı cam bir kavanozda, loş, serin ve kuru bir ortamda saklanıldığında ömrü 1 yıldır.
[1] Türkiye’de Bitkiler İle Tedavi_Prof.Dr.Turhan BAYTOP (s308)