Ginkgo biloba, Çince gümüş ve kayısı anlamına gelen kelimelerden türemiştir. Adından da anlaşılacağı gibi anavatanı Japonya, Çin ve Kore’dir. Ülkemizde öncelikle İzmir, İstanbul, Ankara ve Trabzon olmak üzere birçok bölgede yetiştirilir. Açık yeşil renkli yaprakları yelpaze şeklindedir. Kışın yaprakları dökülür.
17. yüzyılda bu ağaçla ilk kez karşılaşan Avrupalı Engelbert Kaempfer, bitkiyi Japonca telaffuzuyla kaydetmiştir. Ancak zamanla insanlar tarafından ‘gingo’ olarak benimsenmiştir. Çağdaş Çincede kabuklu tohumlarına ‘bâi guo” yani ‘beyaz meyve’ denilmektedir. Bu ağaç Türkiye’de mabet ağacı, gümüş kaysı, filkulağı, kız saçı, çin yelpaze çamı gibi isimlerle de bilinir.
Ginkgo biloba, sıradan bir ağaçtan çok daha fazlasıdır. O yaşayan bir fosildir. 270 milyon yıl önce dinozorlarla yan yana yaşamış bir bitkidir. Çin’deki tapınaklara dikilmiş Ginkgo’ların 1500 yaşını geçkin oldukları tahmin ediliyor. Budizm ve Konfüçyüs öğretisi açısından arz ettiği sembolik önem nedeniyle Çin'in yanı sıra Japonya ve Kore'de de yaygın olarak ginkgo ağaçları dikilmiştir. En dayanıklı ağaç türlerinden biridir. Hızla gelişen kentsel ortama dayanıklılığıyla ünlüdür. Ginkgo biloba ağacının ne kadar dayanıklı olduğu Hiroşima'da görülmüştür. Atom bombasının patladığı noktaya 1-2 kilometre mesafede yer alan dört ginkgo ağacı, bu alanda patlamadan sağ çıkan ve halen yaşamını sürdüren tek canlı varlıklar olmuştur.[1]
Tohumları meyve eti ve etli kabukları çıkarıldıktan sonra pişirilerek yenilir. Meyvesi içindeki cevizimsi çekirdekler Asya ülkelerinde ve Asya dışı ülkelerin gurmelerince beğenilir. Geleneksel bir Çin düğün yemeğinin(konjii) ana malzemelerindendir. Japonlar ginkgoyu chawammushi gibi yemeklerde kullanırlar ve pişmiş tohumları diğer yemeklerin yanında çerez olarak servis ederler.
Ginkgo Biloba bitkisinden; ginkgo biloba çayı, ginkgo biloba yağı, ginkgo biloba tentürü ve ginkgo biloba kremi üretilir.
[1] (https://kwanten.home.xs4all.nl/hiroshima.htm
[2] Bitkilerle Modern Tedavi_Dr.Ahmet Toptaş (s76)